12 Mayıs 2017 Cuma

KORO


KORO- LES CHORİSTES



 Koro filmi, Fransa'da ulaştığı 7 milyonluk rekor seyirci sayısının da işaret ettiği gibi, tam bir popüler sinema örneği. En iyi örneği olarak rahatlıkla Ölü Ozanlar Derneği'ni gösterebileceğimiz ve artık neredeyse bir alt tür haline gelmiş öğretmen-öğrenci filmleri formülünün son uygulayıcısı. Fransa'nın bu yıl Oscar ödülleri için Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde yarışmak üzere seçtiği resmi temsilcisi olan Koro, kendi şablonunu başarıyla da uyguluyor.

 Film savaş sonrası Fransa’da 1949 yılında geçer. İşsiz müzik öğretmeni Clement Mathieu (Gérard Jugnot) gelen bir teklif üzerine yatılı erkek öğrencilerden oluşan bir okulda işe başlar. “Suyun Dibi” (Fond de l’Etang) adı verilen okulda tamamen birbirlerinden farklı karakterlerden oluşan ve oldukça asi tavırlar sergileyen genelde kimsesiz fakir öğrenciler bulunmaktadır. Okulun müdürü (François Berléand) ise öğrencilere karşı oldukça sert davranmakta, hücre cezası ve dayak gibi acımasız cezalar vererek disiplini sağlamaya çalışmaktadır. Bu gibi cezalar ile hiçbir sonuca varılamayacağını düşünen Clement, cezaların caydırıcı olmak bir yana öğrencilere ispiyonculuğa özendireceğini ve aralarındaki çatışmanın artacağını düşünür. Aklına gelen en iyi çözüm, en iyi bildiği iş olan müzik sayesinde öğrencilere ulaşarak onlara farklı bir dünyanın kapılarını aralayabilmek olur. 

Koro, 2004 Fransa yapımı müzikal dramatik film. Özgün adı Les Choristes imiş. Eğitimde sisteminde klasik, eski tip anlayışlarla yeni bakış açılarının çeliştiği noktaları güzelce ortaya koyan bir film.
Klasik eğitim anlayışı ile yönetilen ve bu şekilde bir eğitim öğretimin yapıldığı bir okulda müdür başta olmak üzere öğretmenler baskıcı ve otoriter bir anlayışla eğitim öğretim yapmaya çalışmaktadır. Tabii ki buna eğitim ve öğretim denirse.
  
 Mathieu adlı müzik öğretmeni problemli çocukların olduğu bu okulda gözetmen olarak göreve başlar. Daha okulun kapısındayken okulun farklı bir okul olduğunu anlar.
Filmde, müdürün sürekli etki tepki yasasından bahsettiğini görüyoruz. “Her etkiye karşı eşit ve ters yönde bir tepki oluşur.” anlayışını eğitime uygulamaya çalışıyor. Müdür burada davranışçıları ve klasik otoriter eğitim anlayışını temsil ediyor. Bu düşünceyle öğrencilere karşı oldukça sert davranmakta, hücre cezası ve dayak gibi acımasız cezalar vererek disiplini sağlamaya çalışmaktadır. 
  
 Mathieu okula geldikten sonra bu cezalar ile hiçbir sonuca varılamayacağını düşünmüş ve bunu dile getirmiştir. Cezaların caydırıcı olmaktan çok olumsuz davranışın sürdürülmesine neden olacağını ve öğrenciler arasındaki çatışmayı arttıracağını düşünüyor.

 Koro filminde dikkatimi çeken başka bir nokta Mathieu’nun ilk geldiği anda çocuklara ilerde ne olacaklarını yazdırdığı kâğıtları okuduğu andı. Çocukların hepsi şiddet içerikli meslekler yazmışlardı. Bu da baskı ve şiddetle yapılmaya çalışan eğitim öğretimin ciddi sonuçlara yol açabileceğini bize göstermektedir.

 Filmin sonunda tüm bu marjinal amellerinden sonra elbette müzik öğretmeni okuldan kovulur. Giderken çocukların onla vedalaşmasına dahi izin verilmez. Fakat çocuklar camdan yapıp fırlattıkları uçaklarla ona en güzel uğurlamayı yaparlar.
Müzik öğretmeni filmde klasik eğitim anlayışının tek tipçi ve öğrenciler hakkında kesin yargılara sahip bakış açısına karşı çağdaş eğitim yaklaşımlarında olması gereken eğitimci imajını temsil ediyor. Cezalar konusundaki yaklaşımı, her öğrenciyi tek ve değerli bir birey olarak görmesi, onlarla arkadaş gibi olması müzik öğretmeninin çağdaş yaklaşımı temsil ettiğini gösteriyor. Bu açıdan eğitimciler tarafından izlenmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir film Koro.









YERDEKİ YILDIZLAR


YERDEKİ YILDIZLAR-TAARE ZAMEEN PAR



Orjinal ismi Taare Zameen Par, 2007 yapımı, Hint yapımı, yönetmenliğini Aamir Khan, Amole Gupte ve Ram Madhvani’nin yaptığı bir dram filmidir. Baş rollerini Darsheel Safary ve Aamir Khan paylaşmaktadır. Yerdeki Yıldızlar Filmi Internet Movie Database sitesinde not olarak 10 üzerinden 8.4 puan almıştır. 

  Bütün sınıfın yüksek notlarının yanında hep 25’ten 3, 25’ten 1 gibi notlar alan Ishaan Awaska Yerdeki Yıldızlar filmin daha en başında sorunlu çocuk olduğunu hemen fark ettiriyor. Okuldan, komşulardan, arkadaşlardan gelen yaramazlık şikayetleri artık babayı oldukça çok kızdırıyor. Şefkatli anne ise aslında zekası gözlerinden fışkıran oğlunu savunmadan edemiyor. Yine de oğlunu babasının öfkesinden ve yatılı okula göndermesinden koruyamıyor. Büyük bir azapla ayrıldığı evi ve ailesi artık küçük kahramanımızın içinde kanayan yara haline geliyor. Yaramazlık yaptığı için cezalandırıldığını düşünerek üzülüyor. Her şeye rağmen güçlü olmak için kendince savaş vermeye karar veriyor. Yeni okulda geçirdiği ilk gün, muhtemelen her çocuğun okulda yaşadığı korkuları hatırlatan türde, eski anılarımızı canlandıracak nitelikte.

  Ishaan’ın korkularıyla anılarımız bilincimize üşüşürken “Sen yapabilirsin, vazgeçme, sen özelsin” derken buluyoruz kendimizi. Öğretmenin sert tavrı ve aşağılamaları karşısında yenilgiye uğramış hisseden Ishaan’a sıra arkadaşı cesaret verici sözler söyleyerek destek oluyor ve içimize biraz su serpiyor. Ancak bu destek küçük dahimizin savaşma gücünü arttırmaya yetmiyor. Yerdeki Yıldızlar filminin çarpıcı sahneleri, öğretmenlerin çocukları motive edeceklerine aşağılayıp küçümseyerek onlara neler yaptıklarını çok net bir biçimde gözler önüne seriyor.

Yerdeki Yıldızlar filminin adından ve Ishaan’ın özel olduğunu en başından beri hissettiren hayal gücünden olsa gerek dönüm noktası olacak sahne ne zaman gelecek diye sormadan edemiyoruz. Ishaan’ın çektikleri için “Yeter artık bitsin!” dedirtecek kadar geç geliyor beklenen an. Sınıfa kan kusturan sert resim öğretmeninin Yeni Zellanda’ya tayin edilmesiyle birlikte belki de Ishaan yaşamın sınırından hayata dönüyor. Vekil öğretmen daha sınıfa girmeden çılgınlığını gösteren bir müzik sesiyle geldiğinin işaretini veriyor. Yine de sınıfa girmesiyle “Vay be, beklediğimden daha da çılgınmış” dedirtmesi bir oluyor. Hani dersten ya da öğretmenimizden sıkıldığımızda hocalar derse bir kere de böyle girse, bir kere de dersi şöyle işlese türünden hayaller kurarız ya, işte tam da bu uçuk hayallerimizin karşılığını veriyor bir bakıma.
Tabi film de bundan sonra acısıyla tatlısıyla rengarenk bir hal alıyor. Söylediği şarkının sözleri bile çocuklara hatta yetişkinlere de özgür bir yaşam felsefesi ve neşe aşılıyor. Uzun zamandır yorulan bir ruhun eski neşe ve sağlığına kavuşması o kadar da kolay olmuyor. Geçmişte istediği gibi severek resim yapan küçük kahramanımız resim kağıdına uzun bir süre hiç bir şey çizmiyor. Boş bıraktığı kağıtlardan baskının ve mutsuzluğun çığlığı yükseliyor; ancak duyabilen kulaklara… Bu sessiz çığlığı yeni resim öğretmeni duyuyor nihayet. Çok kısa sürede Ishaan’ın sorununu tespit edebiliyor; “Disleksi”. Bir öğretmenin empati yeteneğinin ne kadar da önemli olduğunu, anlayışla işlerin nasıl da düzelebileceğini filmin geri kalanından beklendiği üzere ispatlıyor. Öğrencilere her birinin ne kadar özel olduğunu hissettirmeyi ve onlara ihtiyaçları olan özgürlükleri vermeyi başarıyor. 


Her çocuk özeldir (Yerdeki Yıldızlar Filmi), Hint yapımı muhteşem bir film. Çok tavsiye edilip çok izlenen ayrıca ödüllü bir filmdir. Herkesin izlemesi gereken birçok öğretici mesaj içermektedir.

Yayın tarihi: 21 Aralık 2007 (Kanada)
Yönetmenler: Amole Gupte, Ram Madhvani, Aamir Khan
Senaryo: Amole Gupte
Film Müziğinin Bestecisi: Ehsaan Noorani, Shankar Mahadevan, Shankar-Ehsaan-Loy, Loy Mendonsa
Filmin Ödüller: Filmfare En İyi Film Ödülü
Oyuncular: Aamir Khan, Darsheel Safary, Tanay Chheda, Tisca Chopra, Vipin Sharma, Megha Bengali ve Bugs Bhargava

2 Mayıs 2017 Salı

SOLAR SİSTEM


SOLAR SİSTEM MODEL




 Öncelikle merhaba arkadaşlar. Adım Onur TURA Sosyal Bilgiler öğrencisiyim. Bu yazımda sizlere Güneş Sistemimiz ile ilgili projemden bahsedeceğim. Uzay, evren, ben de her zaman merak uyandırmıştır. Güneş sistemimizin işleyişi ile ilgili nasıl bir mekanizma yapabilir diye düşündüm ve çeşitli araştırmalar yaptım. Daha sonra bu projeyi yapmaya karar verdim. İlk olarak proje için öncelikle gerekli olan malzemeleri temin ettim. Malzemelerden çoğu elimde mevcut olduğu için fazla bir masraf çıkmadı. Projeyi anlatmadan önce kullanılacak olan malzemeleri yazalım: 

 Kullanılacak Malzemeler:
  • 9 adet bisiklet jant teli
  • 9 adet strafor top(gezegenler için)
  • Rulman(makara için)
  • Rulmanı sabitleyeceğimiz ince boru
  • Bilgisayar Fanı
  • İki adet kavanoz kapağı(makara için)
  • İki adet pet şişe kapağı(makara için)
  • Makara halatı
  • Karpuz lamba(güneş için)
  • Şerit led,diyot led (Çeşitli renkler kullanılabilir)
  • Ampul ve DUY(güneş için)
  • Anahtar(iki adet)
  • Sim(çeşitli renkler kullanılabilir)
  • 12 volt adaptör( pc fanı ve ledler için)
  • Adaptörü takacağımız bir adet priz
  • Gezegenleri sabitlediğimiz plastik parça
  • Kablo, bant, yapıştırıcı, guaj boya vs.
  • Karton Kutu(platform için)
 Projemizin ilk aşamasında bisiklet jant tellerini gezegenlerin güneşe olan uzaklıklarına göre kısaltıyoruz. Daha sonra plastik parçanın üstüne sabitleyip yapıştırıyoruz. 





  Telleri sabitlediğimiz plastik parça 








 Telleri bu şekilde monte ediyoruz.










Daha sonra gezegenleri tellere monte ediyoruz.











Makara Yapımı 











İki adet kavanoz kapağını bu şekilde makara haline getiriyoruz.









1.Rulmanın boruya sabitlenmesi ve plastik parçaya yapıştırılması.

2.Karpuz lambanın yapım aşaması





                                                                  Bağlantı Şablonu

 Sistemin bağlantısını resimde görüldüğü gibi paralel bağlantı yoluyla + ve - kutupları birbirlerine bağlayarak oluşturdum. İlk olarak led lambalar ve fan motorunun + ve - kutuplarını birbirlerine bağlayıp adaptörün + ve - kutbuna bağlıyoruz. Daha sonra adaptörü takacağımız prizi direk güç kaynağına bağlayıp anahtarını takıyoruz bu şekilde adaptör bağlantısı bitmiş oldu. Son aşamada ise güneşimizi aydınlatan ampulün duy bağlantısını oluşturuyoruz. Öncelikle duyun + ve - kutuplarına kablo bağlıyoruz güneşin sabit bir şekilde kalması için yapmış rulmanı sabitlemiş olduğumuz ince boru içinden kabloyu gönderip + ve - kutupları direk fişe bağlayıp anahtarını takıyoruz. 






 Projemizin son şekli bu şekildedir arkadaşlar elimden geldiğince sizlere anlatmak istedim. Aynı zamanda beni youtube kanalımdan da takip edebilir yapmış olduğum diğer projelere de göz atabilirsiniz. Projenin videosuna bu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=YCSf3JPjPp8

İletişime geçebilirsiniz: 


AGORA


AGORA





   İlk defa 2009 yılında Cannes Film Festivalinde gösterimi yapılan Agora filmi, tarihin bilinen ilk entellektüel kadını olan HYPATİA'nın hayat hikayesini anlatan bir dönem filmi.
  Film, 4. Yüzyılda yaşamış, bilinen ilk İskenderiyeli kadın matematikçi, filozof ve astronom olan Hypatia’nın (370-415) çok az şey bilinen hayatını işleyip, Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki İskenderiye kentini ve yaşadığı dramatik olayları anlatmaktadır.
 Hypatia hem İskenderiye Kütüphanesinin Müdüresi. hemde halka açık dersler veren dönemin tek kadın filozofu, matematikçi ve astronumu. İskenderiye Kütüphanesi yakıldığı zaman içine kapanacak, yalnızlaşacak ve evden çıkmadan evinde çoçuklara ders verecektir.
 Onun astronumu üzerinde bir düşüncesini daha sonra 17. yüzyılda Kepler kanıtlayacaktır.
Hypatia adını tarihe "düşünce ve aydınlanma savaşçısı" olarak yazdıracak ve "dini değil mantığı üstün tuttuğu ve bunu çok açıkça haykırdığı " için hazin sonunu hazırlayacaktır. Dinin ileri gelenleri incilde yazılanları kendilerine göre yorumlayacak ve cadı olarak ilan edecek, taşlanarak etleri tüm İskenderiye'ye dağılacaktır.

Hypatia öğrencilerine paganlar ve  hristiyanlar arasındaki sorunlara nasıl baktığını 4. yüzyılda şöyle açıklıyor;

"Bizi birleştirenler, ayıran şeylerden daha fazla, hepimiz kardeşiz"...


Filmdeki İskenderiye Feneri manzaralı yukardaki evinde kölesi ile birlikte yaptığı deneyler esnasında kölesine sorduğu şu soru

"Dünya'yı olduğu gibi görmeyi kabul edersek ne ile karşılaşırız? Bir an ön yargıları bıraksak karşımıza nasıl bir dünya çıkardı? "

Ön yargısız bir dünyadan daha güzel ne olabilir ki...

     Agora filmi dönemin tarihini etkileyici bir şekilde dile getiren harikulede  bir yapım olmuş. Mutlaka seyretmelisiniz.

Yayın tarihi9 Ekim 2009 (İspanya)
Oyuncular: Rachel Weisz, Max Minghella, Oscar Isaac, Ashraf Barhom





MUHTEŞEM MÜNAZARACILAR


 MUHTEŞEM MÜNAZARACILAR- The Great Debaters

"Adalet Dağıtmayan Kanun, Kanun Değildir."



 Teksasta siyahı öğrencilerin çoğunlukta oldukları Wiley College’de profesör olan Tolsun’un gerçek yaşam hikayesi. Profesör Tolson eğitim eşitliğinden fazla yararlanamayan öğrencilerinin gelişimine katkı için bir tartışma grubu kurmaya karar verir. İlk başta ifade güçlükleri sınırlı olan bu öğrenci topluluğu zaman içerisinde aldıkları eğitim ile kelimelerin gücünü öğrenmeye başlar. 1930 dönemlerde siyahlara yapılan büyük haksızlıklara, ayrımcılıklara türlü imkansızlıklara rağmen gençler münazaralarda başarılar elde eden Wiley Koleji tartışma grubu gençler bir süre sonra adlarını duyurmayı başarıyorlar. Denzel bu sırada hem bu gençleri eğitiyor hem de bir yandan halkı yaptığı toplantılarla bilgilendirmeye çalışıyor. Profesör ve ekibi daha sonra başka münazaraya giderken zencilere yapılanları görüyorlar ve farklı konular üzerine yaptıkları münazaraları artık tek bir konu zencilerin eşitlik konusu üzerine yapıyorlar. Bir münazarada zencilerin beyazlarla aynı münazaraya girememeleri üzerinedir. Profesörün Harward ile münazara için gönderdiği mektubun kabul edilmesi ile Harward ile yarışmak için gitmişlerdir. Münazaranın konusu  Adalet içi yapılan mücadele de sivil itaatsizlik etik bir silahtır.". .Harward'lı öğrenciler Hitler ve Çoğunlukçu demokrasi ekseninde tezlerini savunurlarken, Wiley'li öğrenciler Gandi'nin pasif direniş ve Çoğulcu demokrasi ekseninde tezlerini savunacaklardır Yapılan yarışmayı siyahi öğrenciler kazanmaktadır. Siyahi öğrencinin konuşmasında zencileri karşılaştıkları zorlukları, öldürülmelerinden bahsetmekte ve son sözünde ise "adalet dağıtmayan kanun kanun değildir" sözü ile bitirmektedir.

 Son olarak o dönemde siyahi insanlara, diğer bir deyişle zencilere yapılan haksızlığı bir anlamda yansıtması açısından güzel bir filmdi, olaylar silsilesinin gerçek hayattan alınıp bizlere sunulması ise filmi izleyicinin gözünde daha etkili kılıyor, en azından ütopik bir yapım olmadığını ve bu senaryonun yaşandığını düşünerek filmi izliyor olmanız sizi daha fazla etkiliyor. Tek suçları renklerinin beyaz olmaması olan zencilerin özellikle bu tip konularda galip gelmesi, başarılı olması insan olarak beni fazlasıyla duygulandırıyor.Tüm oyuncular rollerinin hakkından fazlasıyla gelmiş. İzleyin, pişman olmazsınız.

Yayın tarihi25 Aralık 2007 (ABD)

Oyuncular: Denzel Washington, Nate Parker, Forest Whitaker, Jurnee Smollet-Bell

15 Nisan 2017 Cumartesi

TEMPLE GRANDİN


 TEMPLE GRANDİN 

"Bir Kapı Açıldı ve O Kapıdan Gittim."

   Temple Grandin ailesi ve arkadaşları başta olmak üzere tüm çevresi tarafından yanlış değerlendirilen otistik bir kadının onlara unutamayacakları bir ders veren gerçek hayattan uyarlanmış bir film. Dört yaşına kadar konuşamayan otizmin belirtilerini yeni yeni anlayan aile için Temple hep sorunlu bir çocuk olmuştur. Annesinin farklı davranışlarını ve konuşmamasını kabul edememesi ve bunun için çalışması buna Temple’nin karşılık vermemiştir. Dünyayı diğer insanların gördüğü gibi görmemesi ve görsel hafızasının yüksek olması ile okul hayatında ve aile içinde hep sorunlu bir çocuk olmuştur. Bu yeteneği aile ve çevresi tarafından fark edilmese de o yaşama hep farklı bakmış ve bu yeteneği bilimsel alanda kullanmış ve sığır çiftliğinde ineklerin ölmeden kesimlerinin gerçekleşmesi için yaptığı proje o güne kadar ki geleneksel uygulamaları değiştirmiştir. Ayrıca hayvanların böğürerek galeyana gelmelerini araştırdığı yüksek lisans tezini de başarı ile sonuçlandırmıştır. Bu süreç içerisinde yaşadığı zorluklardan asla vazgeçmeyip belirlediği hedefler üstüne giderek otistik olan insanların neleri başarabileceğini de göstermiştir. Yaptığı her proje de gösterdiği başarısından dolayı da yakasına bir sığır broşü takmıştır. Hatta otomatik kapılardan geçerken yaşadığı sıkıntıları ise fizyolojik ihtiyacı olan yeme ihtiyacını karşılamak için markete girmek zorunda kaldığında bir kapı açıldı ve o kapıdan geçtim diyerek hayata yeni bir kapı açmıştır. Temple hastalığın gösterdiği rahatsızlıktan kurtulmak rahatlamak için de bir sıkıştırma kendi deyimi ile rahatlama makinesi icat etmiştir. Bu makine ile de sığırların kesim, aşı öncesi rahatladıklarını akademik çalışması ile kanıtlamıştır. Bizler öğretmenler olarak otistik ya da farklı engel durumu olan öğrencilerimizin desteklendiğinde onların bakış açılarını farklılıklarını anlamaya çalışırsak bu insanların neleri başarabileceklerini görebilmemizi sağlayan bir film. Farklılıkların kötü bir şey olmadığını zorlukların ve engellerin bir şekilde aşılıp hiçbir şekilde insanı durduramayacağını bir kez daha bu filmde anladım. Temple’de aynı şekilde otistik olan çocukların ve aileleri için düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada “farklıyım ama eksik değilim, kendi kendime yeterliyim, dünyayı başkalarının görmediği gibi görüyorum” sözü ile mesajla durumu özetlemektedir. Şimdi sunu sormak istiyorum dünya da tüm insanlar otistik olsalar da o zaman bizler ne yapacaktık?
  Öğretmenlerin, öğretmen adaylarının, psikologların, sosyal hizmet uzmanlarının, öğrencileri hatta herkesin izlemesi ve insanların engeli bile olsa yeter ki fırsat tanındığında neleri başarabileceğini gösteren harika bir yapıt.

İlk gösterim tarihi6 Şubat 2010
Oyuncular: Claire Danes, Julia Ormond, David Strathaim, Catharine O'Hara

İMPARATORLAR KULÜBÜ


İMPARATORLAR KULÜBÜ- The Emperor's Club

“Cehalet eğitilebilir, sarhoşluk ayıltılabilir ancak aptallık ömür boyu baki kalır.”


Tüm hayatını yalnızca öğrencileri üzerine kuran, kendi hayatını ikinci plana iten hem klasik hem de idealist bir öğretmen olan bunu çok iyi harmanlayan William Hundert’ın hayal kırıklığı, zafer ve gurur dolu hikayesini anlatır “İmparatorlar Kulübü”.
Gerçek bir öğretmenin özel hayatının olamayacağını aslında kendisiyle de hesaplaştığı, öğretirken aynı zamanda kendisinin de öğrenci olduğunu, gerçek bir öğretmenin aynı zamanda gerçek bir insan olduğunu dile getirir. Film öğretmenliğin ne kadar zorlu yollardan geçtiğini ve ne denli uzun bir yolculuk olduğunu da gösterir izleyiciye. 
“İmparatorlar Kulübü” öğretmenliği hissettirir, yaşatır ve hem insan olarak hem de bir öğretmen olarak insana kendi benliğini sorgulattırır; insana kendiyle yüzleşmesi için imkan verir. William Hundert’ın yaşadığı hayal kırıklıklarını, manevi doyumu sizde onunla duyumsayabilirsiniz.
Mesleğine aşık olan son derece idealist ama aynı zamanda sıkı kuralları olan klasik bir öğretmen tipi de çizen William Hundert, St. Benedict’s Akademi’de eğitmenlik yapan bir tarih profesörüdür. Yeni okul döneminin açılmasıyla birlikte yeni öğrenciler gelmiştir William Hundert’ın sınıfına. ‘The Emperor’s Club’ isimli geleneksel sınıf yarışması için öğrencilerin son derece sıkı çalışması ve seçilen üç öğrenciden biri olması gerekmektedir. Ancak öğretmenin hayatı sınıfa ünlü bir politikacının oğlu olan Sedgewick Bell isimli öğrencinin gelmesiyle değişecektir.
Filmin William Hundert’tan sonraki en önemli oyuncusu olan Sedgewick Bell asi, bencil ve tembel bir öğrencidir. Aile tarafından dışlanan ailesinin zenginliği altında ezilen ve ilgi eksikliğiyle büyüyen Sedgewick Bell ilk başta William Hundert’ın sınıfındaki bazı öğrencileri olumsuz yönde etkiler. Ancak William Hundert, Sedgewick Bell’e güvendiğini ve onu sevdiğini hissetirmesiyle Sedgewick Bell’ de büyük değişimler görülmeye başlanır. Aslında William Hundert Sedgewick Bell’in senator babasıyla tanıştıktan sonra Sedgewick Bell’in asi, tembel ve bencil olmasını da yadırgamaz. Çünkü baba Bell’in tek düşüncesi siyasi hayatı ve elindeki güçtür.
William Hundert bazı inisayitifler alarak ve büyük çabalar sonucunda Sedgewick Bell’in yarışma için ilk üçe girmesini sağlar. Ancak William Hundert Sedgewick Bell’in yarışmada kopya çekmesiyle bir hata yaptığını düşünür. Yıllar sonra Sedgewick Bell’in bu yarışmayı yeniden yapmak istemesiyle William Hundert’ın Sedgewick Bell’in değişebildiği düşüncesiyle içinde bir umut doğar. Sedgewick Bell’in davetini kabul eder. Ancak büyük bir hayal kırıklığı yaşar; çünkü değişen hiçbir şey olmamıştır, Sedgewick Bell hala geçmişteki o aptal çocuktur. “Genç yaşlarda olgunlaşmamışlık ortaya çıkar. Cahillik eğitilebilir, sarhoşluk ayıltılabilir ama aptallık sonsuza dek sürer.” Aristoteles’ten alıntıladığı William Hundert’ın daha genç bir öğrenciyken Sedgewick Bell’e söylediği bu söz kendini haklı çıkarmış olur böylece. Aptal bir insanın akıllı rolünü oynaması ne kadar sürebilir, ya da aptal biri kendisine güvenen birini daha ne kadar aldatabilir ki?
“İmparatorlar Kulübü” gerçek bir öğretmen nasıl olmalıdır, sorusunu Mr. Herbert üzerinden oldukça gerçekçi ve etkileyici bir dille anlatmaya çalışan bütün öğretmenlerin mutlaka izlemesi gereken filmlerden biridir. Film, gerçek bir öğretmen nasıl olmalıdır, sorusuna cevap bulmaya çalışırken aslında gerçek bir insan nasıl olur cevabını da vermeyi başarır. Ayrıca gerçek bir öğretmen olmaya çalışanın işini hakkıyla yerine getirdiği müddetçe gelecekte yetiştirdiği öğrencileriyle gurur duymanın zaferini de erişeceğini izleyiciye yaşatır.
Gerçek bir öğretmenin aslında ne kadar yalnız bir hayat yaşadığını da gösteriyor İmparatorlar Kulübü. İnsanın ister istemez kendini buna ittiğini sunuyor. Ve gerçek bir öğretmenseniz zamanı geldiğinde zaman dışı olup bir köşeye atılabiliyorsunuz da. Ama yaşadığınız manevi doyum asla paha biçilemezdir.
Yayın tarihi22 Kasım 2002 (ABD)
Oyuncular: Kevin Kline, Emile Hirsch, Embeth Davidtz, Rob Morrow, Jesse Eisenberg